23 Şubat 2012 Perşembe

Eksilen şehir

Zamanla herşey değişiyor.Uzun zaman sonra "biz eskiden" diye başlayan cümleler kurduğumuzda babalarımız kadar yaşlanmış olmayacağız bile belki. O kadar düşmüşüz ki kendi derdimize fark etmiyoruz, fart etsek de umursamıyoruz, arada bir iç çekip "ulan, eskiden..." diye başlayan cümleler kurasımız geliyor belki bazen, belki ve genellikle de geçip gidiyoruz. Geçip gitmek her zaman en kolayı.
Beşiktaş sahilinde Kadıköy iskelesinin yanındaki çaycı artık hayatımızda yok. Hatta Beşiktaş merkezde, denize nazır çay içebileceğimiz herhangi bir yer yok. Çayın 3 TL olduğu bir Beltur var sanırım köşede, ondan da dalgaları değil, Üsküdar motorlarına yolcu toplayan çığırtkanların sesini duyuyoruz daha çok.Artık İETT'lerde para geçmiyor. Mavi otobüsle, yeşil otobüsün hiçbir farkı kalmadı. Hatta yeşil otobüs de kalmadı, hepsi şirinler gibi Mavi...Akbil yok, fazla akbili olan var mı diye seslenmek yok, biletsiz bindiğiniz otobüste benim yerime de basar mısınız diyene cevap bile yok...

Artık vapurlarda sigara içilmiyor. Sadece vapurlarda değil, iskelelerde de içilmiyor. Bir görevli uyarıveriyor hemen, son nefes içimizde kalıyor! Kız kulesini geçerken derin derin içimize çektiğimiz hava, yanımızda içilen sigaradan burnumuza kaçan dumandan daha mı keyifli? Emin değilim...

Sizi bilmem ama ben daha az simitçi görür oldum yollarda, Simit Sarayı ve Simit Sarayı tabelasındaki font ile yazılmış Simit Evi, Sepeti, Teknesi... tıka basa dolu.

Haydarpaşa'dan tren kalkmıyor artık. Hiç trene binmesek de karşıdan Kadıköy'e giderken üzerinden geçtiğimiz o raylar, ağır ağır ilerleyen ve ardında sallanmamış eller, unutulmuş, terk edilmiş ya da kısa bir süreliğine özlemle geride bırakılmış gözlerin eksikliği, boşluğu hissedilmiyor mu? Kadıköy girişindeki o keşmekeş,o telaş...Eksik.

İstikal'de Asmalı yok, Asmalı'da insan yok. Sokaklarda rahat rahat yürüyoruz, elimizi kolumuzu sallaya sallaya kucaklıyoruz boşluğu, sessizliği. Oysa ki o sokaklarda yürüyememek, o sokaklarda birbirini duyamamak çok daha keyifli değil miydi? Şimdi soğuk, kahverengi kepenklere karşı yudumluyoruz ve çoğu zaman da yalnız, bol köpüklü Bomonti biramızı.

Gittikçe herşey daha düzenli , gittikçe herşey daha kurallı, gittikçe şehir, veznelerinde hiç sıra beklemediğimiz gri duvarlı bir banka.



İnsanın şiir yazası, insanın aşık olası, insanın efkarlanası bile gelmiyor artık!



Oysa ki "Biz eskiden...".